11 Eylül 2010 Cumartesi

Masalın Özellikleri

Masallarla ilgili geniş bir makale paylaşıyorum.

düz yazı olarak ve dosya olarak masalları elde edebilirsiniz.

benim tavsiyem dosyayı indirin çünkü daha detaylı ve daha düzenli bir şekilde elde edeceksiniz.

dosya konunun altındadır.

buyrun ;

MASAL:
Tanımı: 1.Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikâyelerine masal denir. 2.Kahramanlarından bazıları hayvanlar ve tabiatüstü varlıklar olan, olayları masal ülkesinde cereyan eden, hayal mahsulü olduğu halde, dinleyicileri inandırabilen bir sözlü anlatım türüdür. 3.Genellikle özel kişiler tarafından, kendisine mahsus (olağanüstü) zaman, mekan ve şahıs kadrosu içinde, yaşanılan hayatla hayal edilen hayatın sistemli bir şekilde ifade edildiği, klişe sözlerle başlayıp, yine klişe sözlerle biten hayal ürünü sözlü anlatım türüdür.4.Günlük hayattan sıyrılarak, insanların muhayyilelerinde tabiat ve gerçek dışı âlemde yaşattığı kahramanların hikâyesi, sözlü nesir türüdür. diyebiliriz.
Yapma (sun’i) Masalllar: Günümüzde bellli bir kişinin ortaya koyduğu yapma masallarda yazılmaktadır. Halk masallarına benzeterek ve aynı zamanda içlerine özel bir dünyâ görüşü konarak, belli yazarlar tarafından meydana getirilen masallara sun’î, yâni “yapma masal” denir. İngiliz yazar Oscar Wilde, Danimarkalı Andersan ile Fransız Lafontaine bu tür masallarıyla tanınırlar. Türk edebiyâtında on sekizinci yüzyıl yazarlarından Giritli Aziz Efendi, türlü kaynaklardan derlediği bu türden olan Muhayyelât’ını yazmıştır.
MASAL TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ:
Masalların Özellikleri:
1.Masallar, meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken, yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur.
2.Masal, anonim bir türdür.
3.Uzun tasvirlere , psikolojik tahlillere yer verilmez.
4.Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk- haksızlık- adalet- zulüm, alçakgönüllülük – kibir… gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir.
4.Dinleyicileri inandırmak gibi bir iddiası yoktur.
5.Tamamı ile hayal ürünü olan mensur bir türdür.
6.Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez. Bununla beraber az çok ait oldukaları milletlerin renglerine bürünürler.
7.Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır; bu yönüyle didaktik ( öğretici) bir nitelik taşırlar.
8.Fıkra ve efsaneye göre uzun, destan ve halk hikâyesine göre kısadır
9.Halk dilinde anlatılarak oluşan sözlü edebiyat ürünüdür.
10.Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır; bu yönüyle didaktik ( öğretici) bir nitelik taşırlar.
11.Bir yazar tarafından sonradan yazıya geçirilmiştir.
12.Çoğu kez evrensel konular işlenir.
13.Masala müstehcen, çirkin ve ayıp sayılacak hiçbir söz katılmaz

Masalın Yapısı:

Olay: Masallarda olaylar tamamen hayal ürünüdür. Fantastik ve ütopik olaylar üzerine kuruludur. Masallarda gerçek veya gerçeğe yakın bâzı olaylar bulunabilir. Fakat bunlarda gerçek dışı olaylar esas teşkil edip, gerçekçilik bir süs gibi kalmaktadır. Çok sayıda olay temel bir olay etrafında sık ve hızlı bir şekilde gelişir. Her dala konma ve hiçbir şeyde uzun uzadıya durmayış görülür. Olay başlar, devam eder ve biter. Yani düzgün bir örgü vardır. Başlangıç ve bitiş: Masalların çoğu “ bir varmış, bir yokmuş …” ya da “ evvel zaman içinde, kalbur saman içinde …” gibi ifadelerle başlar bunlara tekerleme ya da döşeme denir.Masalların sonunda dilek bölümleri vardır.Türk masallarında dilek bölümü “ onlar ermiş muradına … “ ya da “ gökten üç elma düştü …” biçiminde başlar.

Yer ve Zaman: Masallarda çevre büsbütün hayali ve gerçek dışı ülkelerdir. Kafdağı, Yedi Derya Adası, Yedi Yerin Altı ve Üstü devler âlemi, cinler ve periler âlemi gibi haritalarda bulunmayan ülkeler gösterilir. Masallarda tasvirler gözlere değil hayale dayanmaktadır. Dünyada rastlanması imkânsız olan bahçeler, saraylar, ırmaklar, şehirler yer alır. Ne zaman, hangi yerde bulundukları asla bilinmez. Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir. Başlıca hayali mekânlardır. Mekânlar çok çeşitlidir ve çabuk değişir. Bir anda kıtalar ötesi mesafe alınabilir. Çok hızlı bir zaman akışı vardır. Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi ( -mişli geçmiş ) kullanılır.
Anlatım :kısa ve yoğundur. nesir diliyle, vakit geçirmek, insanları eğlendirirken terbiye etmek düşüncesinden hareketle, özel bir üslupla anlatılır veya yazılır’ der. Anlatım hiçbir engele uğramadan akıp gider. (Akıcılık) Gereksiz söz tekrarları yapılmaz.(Akıcılık) Ses akışını bozan, söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmez. (Akıcılık) Gereksiz ifadeler olmaz. (Duruluk - Açıklık) Anlaşılması güç cümlelere kurulmaz. (Duruluk - Açıklık) Anlatım sade ve süzsüz olur. (Yalınlık) Duygu ve düşünceler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilirilr. (Yalınlık)
Kişiler (kahramanlar): Masal kişileri her tabakadan seçilebilir.İnsanlar, cin (peri), hayvanlar gibi hakîkî veya dev, şahmerân gibi hayâlî varlıklar masallarda içiçe yaşar ve masalların kahramanlarıdır. Bunlar insanlara mahsus ölçüler, huylar içinde ele alınırlar. Yâni insanlar gibi sever, hırslanır, öç alır veya yardım ederler. Masallarda yaşayan balık, kuş, ceylan, at gibi hayvanlar da olağanüstü vasıflar taşırlar. onlar da insan gibi düşünür, konuşur, üzülür, sever, acıma veya kin duyarlar. Hattâ bu katagoriye cansız varlıklar bile katılır.

Masalda insanlar, gerçek veya gerçekdışı vasıflarda görünürler. Bu gerçek olmayan kuvvetlerini büyülü bir araçtan, var olmayan bir mahluktan veya evliyâdan alır. Masalın kahramanları, belli bir toplumun bilinen bir zamanda yaşamış kişileri değildir. Her ülke ve zamanda olabilecek pâdişah, vezir, köylü, kadı, derviş, ırgat, harâmî gibi sembol tiplerdir. Ancak masallarda her şey tatlıya bağlandığı için, bu tiplerin kötülükleri üstünde fazla durulmaz. Kötüler, korkunç olmaktan gülünç duruma getirilir ve yaptıklarının cezâlarını görürler. İyiler ise uzun yaşayıp mutlu olurlar. Masallarda aynı kahraman bir ceylan, bir kuş veya bir gül fidanı oluverir. Kısaca şekilden şekle girer. Kötüler biçim değiştirerek sevimsiz varlıklar hâline gelirler…
Masalcı Nine: Geleneğimizde tatlı üsluplarıyla, uzun kış gecelerinde, ramazan gecelerinde, evlerde, konaklarda, çıtır çıtır yanan sobaların başında, çocuklara masallarımızı anlatan ninelere denir.
Masalların Bölümleri:
Masallar üç bölüme ayrılır:
a)     Başlangıç (tekerleme) : Bütünüyle kelime oyunlarından, birbiriyle pek ilgisi olmayan ama dinle­yicinin ilgisini masala çekmek için bir araya getirilmiş sözlerden meydana getirilir. Dinleyiciyi masal âlemine hazırlar.
b)    Asıl masal: Masal olaylarının anlatıldığı bölümdür. Kendi içinde giriş, gelişme, sonuç bölümler vardır.
c)     Masal Sonu: Başlangıç gibi bir tekerlemeden oluşur.
MasallarınÇeşitleri:
1.HayvanMasalları:
bu çeşit masallarda hayvanlar genellikle kılık değiştirmiş insan niteliğindedir. Bir düşünceye güç kazandırmak, ibret dersi vermek, örnek göstermek amacıyla anlatılır. Asıl masallardan daha kısa olur, başlangıç tekerlemeleri yoktur. Türk hayvan masalları da genellikle başka ülkelerdeki benzerleriyle aynı kaynaklara dayanır. (Bey ile Horoz, Keloğlan ile Eşeği masalları v.b.). Bunların bazıları eski dinî inançların kalıntılarıdır. (Hayvanlarla Süleyman peygamber veya Nuh peygamber arasında cereyan eden olayları konu edinmiş masallar);

2.AsılMasallar:
a) olağanüstü masallar: Asıl masalların, yani masal denince ilk akla gelen masalların yer aldığı bu bölümdeki masallarda peri, cin, dev anası gibi tabiatüstü varlıklara rastlanır. Hayvanlar, hayvan masallarında olduğu gibi, insan rolünde değil, tabiat dışı varlıklar seklindedir. Olaylar da, kişiler gibi olağanüstüdür (Rüzgâr Dev, Tık Tık Kabacık masallarında olduğu gibi);
b) gerçekçi masallar: Kişiler, hayvanlar, olağanüstü masallarınkinden çok farklı değildir. Şehzadeler, sultanlar, padişahlar, bezirganlar, hocalar, kadılar, yoksul ailelerin genellikle en küçük kız veya oğulları Türk masallarının bu çeşidinin ana kişileridir. Bamsı Beyrek Masalı, Akıllı Terzi Kızı v.b.);
3. güldürücü masallar (fıkralar, nükteli hikâyeler, yalanlamalar): Okuyan ve dinleyeni eğlendirmeyi amaçlayan masallardır. (Bekri Mustafa, İncili Çavuş, bektaşi, yörük, uşak-efendi, asker-subay, ana-baba, karıkoca fıkraları ve hikâyeleri);

4. zincirlemeli masallar: Çoğunun kişileri insan ve hayvanlardır. Küçük çocukların severek dinledikleri ve kendi aralarında en çok anlattıklarıdır. Zincirleme masallarda sıkı bir mantık bağıyla birbirine bağlanan, küçük ve önemsiz bir dizi olay art arda sıralanır. (Keloğlan, Sırça Köşk masalları v.b.).
Masalın Tarihçesi:
Hayal dünyamızı süsleyen, bizi gerçek hayattan alarak, rüyalar alemine götüren dertlerimizi, sıkıntılarımızı bir an da olsa unutturan masalların mazisi oldukça eskidir Masalların kaynağı oldukça tartışmalıdır; fakat gerçek olan bir şey varsa o da bazı masallarda işlenen ana konulara dünyanın çok değişik bölgelerinde rastlandığıdır; öyle ki bu masalların tek bir masal ailesine dahil oldukları ispat edilebilmiştir. Masallar sözlü halk edebiyatı türleri içinde ülkeden ülkeye, çağdan çağa en çok yayılan yaratmalardır. masalların ilk defâ dünyânın hangi bölgesinde söylenildiğine dâir elde kesin bilgi yoktur. Böyle olmasına rağmen masalların kaynağı, yâni menşei ile ilgili bâzı görüşler vardır. Gerçekte masallar rüyâlardan çıkmış ve buna paralel olarak gelişmiştir. Yine de masal türünün Hindistan’da doğduğu sanılmaktadır.
Folklorcuların (halkbilimcilerin) masallarla ilgilenmeleri pek eski târihlere uzanmaz. Bu alanda ilk ilmî araştırma 1807’de Elai Johanneaus’nun Halk Masalları Üstüne Görüşler kitabıdır. 1813’te Alman Grimm Kardeşler, Alman masallarını derleyerek bu yolda hizmet vermiştir. Türk masalları ilk önce Billur Köşk adlı bir eserle görülmüştür. George Jakob’un 1898’de yayınladığı bu eser, Menzel tarafından 1923’te yayınlanmıştır. Macar İ. Kunoş’un çalışmaları tâkib etmiştir. İgnace Kunoş Türk masallarını araştırıp incelemiş ve tasnif etmiştir. Ayrıca Türk Halk Edebiyatı eserini 1925 yılında İstanbul’da neşretmiştir. İstanbul Halk Masalları (1905), Adakale Masalları ise 1907’de neşredilmiştir.
Türk masalları üzerinde, bizde PERTEV NAİLİ BORATAV , EFLATUN CEM GÜNEY … gibi kişiler çalışmışlardır.
Masal Türünün Önemli Eserleri
Dünya edebiyatında :
Binbir Gece Masalları ünlüdür.
GrimmKardeşlerinMasalları(AlmanEdebiyatı)
AndersenMasalları ( Danımarka Edebiyatı)
Perrault Masalları ( Fransız Ed.)
BinbirGeceMasalları(Doğu (Arap ve İran)Masalı)
Türk edebiyatında:
Keloğlan en tanınmış masal kahrmanıdır.
Hindistan, Arabistan, Anadolu, Akdeniz devletleri masal söyleme bakımından batıya nazarandahazengindir.

Masallar rüyâya benzer ve insanlardaki arzuları sembolleştirir. Çünkü hayatta mümkün olmayan ve çok istenen her şey masallarda gerçekleşiyor. Adâlet, eşitlik, mutluluk, istenilen şekilde masal dünyâsında bulunur. Meselâ hor görülen bir keloğlan, kurnazlığı sâyesinde şehzâdeleri küçük düşürür. Fakir, öksüz bir kızcağız bir târih cilvesiyle sultan oluverir. Yoksul birinin başına devlet kuşu konar. Masal dünyâsında, gam, kasvet, çirkinlik, âdilik yoktur. İyiler dâimâ mükâfâta kavuşur, kötülereyse en adâletli cezâlar verilir.

EFLATUN CEM GÜNEY
Türk masal yazarı ve folklorcusu. 1896’da Hekimhan’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta yaptı. 1918’de SivasSultanisini bitirdi.Aynı sene Konya Öksüzler Yurdunda Türkçe öğretmenliğine başladı. Bu yurdun kapanmasıyla öğretmenliğini 1921’den sonra Eskişehir,Kayseri ve Sivas sultanilerinde sürdürdü.Ayrıca Samsun,Afyon, Kütahya liselerinde çalıştı. On yıldan fazla öğretmenlik yaptığı Kütahya’dan Haydarpaşa Lisesine tayin edildi (1943). Bu okulda yaklaşık sekiz yıl çalıştıktan sonra, Topkapı Sarayı Müze Müdürlüğüne tayin edildi (1950). Daha sonra İstanbul Milli Eğitim Müdür Muavini sıfatıyla Halk Eğitim teşkilatında çalışmaya başladı (1956). 1961 yılında HalkEğitim Başkanı iken yaş haddinden emekliye ayrıldı. 1981 yılının Ocak ayında öldü. İlk yazdığı eserler dışında 50 yaşından sonra folklor çalışmalarına hız verdi. Halk şairlerimiz üzerine incelemeleri genişletti. İstiklal, İrşad, Misak-ı Milli, Halk Bilgisi ve Türk Folkloru gibi çeşitli dergilerde yazılar neşretti. Halk hikaye ve masallarına, efsanelerine, asıllarına uygun olarak, bir edebi nitelik kazandırmıştır.Türk folklor ürünlerini sadece sözden yazıya geçmekle ve derlemekle kalmadı, onları değerlendirdi. Masal yazarı olarak ün yapmıştır. Açıl Sofram Açıl adlı eserinde topladığı masalları, 1956’da Danimarka’daki Hans Christian AndersenMedal Kurumu tarafından 11 eser arasında en mükemmeli olarak kabul edilmiş, Andersen Payesi Şeref Diploması ve Dünya Çocuk Edebiyatı sertifikası verilmiştir. 1960 yılında Dede Korkut Masalları ile aynı armağanı ikinci defa aldı. Eserleri: MatemSesleri (şiir, 1920),Erzurumlu Emrah (1928), Dumlupınar’a Doğru (1944), Dertli Kaval (1945), Nar Tanesi (1946), Akıl Kutusu, Halk Şiiri Antolojisi (1947), Sabırtaşı (1947), Altın Heybe, Kül Kedisi, FelekSillesi (1948), Açıl Sofram Açıl, Cengoloz Baba (1949), Halk Türküleri (1953), Bir Varmış Bir Yokmuş (1956), Nasreddin Hoca Fıkraları, Evvel Zaman İçinde (1957), Dede Korkut Masalları (1958), Kerem ile Aslı (1959),Folklor ve Eğitim, Gökten bir Elma Düştü (1960), Az Gittim Uz Gittim, Ocak Başında (1961), Hasırcı Baba, Keloğlan, Sabır Taşı (1969), Yedi Köyün Yüz Karası, Zindandan Gelen Mektup (1970)Altın Gergef, Saraydan Uçan Kız, Alişle Maviş, Folklor ve Halk Edebiyatı (1971)
Pertev Naili Boratav

Türkiye’nin önde gelen folklor ve halk edebiyatı araştırmacısı Pertve Naili Boratav 16 Mart’ta Paris’te öldü. 1907’de Bulgaristan’da doğan Boratav lise öğrenimini Hilmi Ziya Ülken’den psikoloji ve sosyoloji, Hasan Âli Yücel’den de edebiyat dersleri aldığı İstanbul Lisesi’nde tamamladı. İlk folklor ve hlak edebiyatı araştırmalarını gene bu dönemde Hilmi Ziya Ülken’in önerisi ve yol göstericiliğinde, Mudurnu ve yöresinden yaptığı derlemelerle başladı. 1927’de girdiği Darülfünün Edebiyat Şubesi’nden, Köroğlu Destanı başlıklı teziyle 1930’da mezun oldu. Bu dönem içerisinde Pierre Lois’in Bilitis’in Şarkıları adlı kitabından yaptığı çeviriler Balıkesir’de Irmak dergisinde yayımlandı (1928). 1931-1932 yılları arasında, Türkiyat Enstitüsü’nde, hocası M. Fuad Köprülü’nün asistanlığını yaptı. Ancak I. Türk Tarih Kongresi’nde çıkan tartışmalar sonucunda görevine son verildi. 1936’da Önasya dilleri üzerine öğrenim görmek için burslu olarak gittiği Almanya’da Yahudi aleyhtarlığı ve ırkçılıkla ters düştüğü için ihbar edildi ve yurda çağrıldı (1937). Bir yıl kadar Siyasal Bilgiler’de idare memuru ve kütüphaneci olarak görev yaptıktan sonra 1938’de DTCF’ne atandı. Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği adlı teziyle 1941’de doçent, 1946’da profesor oldu. Bu arada ilk sayısı Ocak 1941’de yayınlanan ve 21.sayısndan itibaren imtiyaz sahibi olduğu Yurt ve Dünya dergisinde gerek siyasal tavrını, gerekse folklor ve halk edebiyatına bakışını belirleyen yazılar yayımladı. Bu yazılar aynı zamanda Türkiye’deki siyasal gelişmelere karşı belli bir tavrı yansıttığından tepki çekti. 1948’de, Behice Boran ve Niyazi Berkes’le birlikte açığa alınarak ders verdiği kürsü kapatıldı. Üniversite dışında kaldığı 1948’den itibaren, 1952’ye kadar ABD’nin Stanford Üniversitesi’ndeki Hoover Kütüphanesi’nin Türkiye Bölümü’nün kuruluşunu Türkiye’den yönetti. 1952’de Fransa’ya gitti ve 1972’ye kadar Centre national dela recherche scientifique’te uzman olarak çalıştı. 1976’ya kadar Ècole pratique des hautes études’de Türk fokloru seminerleri verdi. Sonraki yıllarda Centre national dela recherche scientifique’te fahri araştırma uzmanı olarak çalıştı, Ècole des hautes études en sciences sociales’ te Osmanli arşiv belgeleri üzerine seminerler yönetti. Boratav’ın Türk folkloru ve halk edebiyatı üstüne olan çalışmaları incelendiğinde, konuya yaklaşımı bakımından, biröok yeniliğin öncüsü olduğu görülür. Köroğlu Destanı adlı çalışmasında uyguladığı karşılaştırmalı yöntem, dünya destan araştırmalarında bir aşamanın da işareti olmuştur. Doçentlik tezi olan Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği’nde ise Türk halk hikâyelerini doğuşundan yazılı ve basılı duruma gelinceye kadarki evreleri, hikâye kahramanları ve belli başlı motifler bağlamında ele alır; sosyal çevreyi de dikkatle alan yazınsal metin çözimlemeleri yapar. Bunlardan başka “Türk Halkbilimi” başlığı altında topladığı 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı (1969) ve 100 Soruda Türk Folkloru (1973) adlı çalışmaları ilgi gören kitaplar arasında yer almuştır. Ünlü araştımacının kitap, makale, bildiri ve ders notları dışında Türk folklor ve halk edebiyatına bir başka katkısı da, 1927-97 yılları arasında oluşturduğu tahmşn edilen “Boratav Arşivi” olmuştur. Bu arşiv, daga önce kamuoyuna yaptığı çağrı ve vasiyeti doğrultusunda dağılmış olduğu yerlerden orijinal ya da kopya olarak derlenip bir araya getirilmiş ve Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı’nın Bilgi-Belge Merkezi’nde koruma altına alınmıştır.

Hiç yorum yok: