TASAVVUF HALK EDEBİYATI ŞAİRLERİ
AHMED YESEVİ(1093-1156)
Osmanlı topraklarında doğmasa da,Osmanlı döneminde yaşamasa da Ahmed Yesevi’nin Osmanlı imparatorluğu üzerinde önemli etkileri olmuştur.Etkileri günümüze kadar ulaşan Ahmed Yesevi, 11yy. nin ikinci yarısında bugünkü Kazakistan’ın Çimkent şehrinin doğusundaki Sayram kasabasında doğmuştur. Babasının ölümünden sonra, ablası ile birlikte Sayram yakınlarındaki Yesi’ye yerleşen Yesevi, burada “Arslan Baba” adlı bir Türk şeyhinden ilk eğitimini almaya başlamıştır. Eğitiminin ilk aşamasını tamamladıktan sonra dönemin en önemli merkezi olan ve değişik bölgelerden binlerce öğrencinin akınına uğrayan Buhara’ya giden Yesevi,burada dönemin önde gelen din bilginlerinden olan Şeyh Yusuf Hemedani’ye bağlanmıştır. Hemedani’den aldığı bir işaretle buradaki irşad makamını Şeyh Abdülhalik Gücdûvani’ye bırakarak Yesi’ye dönen Yesevi,büyük bir etki alanına ulaşacak olan Yeseviye Ocağı’nı kurmuştur. Yesevi,öğretisini hocası Arslan Baba’dan aldığı “ehl-i beyt” sevgisi ve bu doğrultudaki tasavvuf anlayışı üzerşne kurmuştur.Bir Türk sufi tarafından kurulan bu ilk büyük “Türk tarikatı”,önce Maveraünnehir,Taşkent ve çevresi ile batı Türkistan’da etkili olmuştur.. Yesevi öğretisinin bu denli etkili olmasının temel nedenlerinden biri; Ahmed Yesevi’nin düşüncelerini anlatmak için,o dönemde gelenek olduğu üzere Arapça veya Farsça’yı değil,Türkçe’yi seçmesidir.Hece vezniyle yazdığı şiirlerle öğretisinin hızla yayılmasını ve kuşaktan kuşağa kalayca aktarılmasını bu yolla sağlayan Yesevi’nin “Hikmet” olarak adlandırılan ve yüzyıllarca sözlü olarak yaşatılan şiirleri 15.yy de yazıya geçirilerek “Divan-ı Hikmet” adı altında toplanmış ve kutsal bir kitap olarak elden ele dolaşmıştır.Ahmed Yesevi, öğretisini “Dört Kapı” olarak bilinen şu ilkeler üzerine kurmuştur: Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat’tir.
YUNUS EMRE(1249-1322)
Yaşamına ilişkin bilgiler sınırlıdır.Doğum yeri bilinmemektedir.13.yy nin ortalarına doğru Moğol İstilası ve Selçuklu Devleti’nin yıkıldığı dönemde yaşadığı sanılıyor.Bu dönemin sarsıntı ve acıları Yunus’un eserlerinde derin izler bıraktı.Medrese eğitimi gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. İran ve Yunan mitolojisiyle,tasavvuf tarihini inceledi.Hacı Bektaş yada Sinan Ata’nın halifesi Taptuk Emre’nin dergahında hizmet etti.Taptuk Emre’nin düşüncelerini yaymak için Anadolu’yu dolaştı.Eskişehir Sarıköy, Manisa Buna ve Emreköy, Erzurum Dutçu Köyü,Isparta Keçiborlu ve Karaman’da adına yapılmış mezarlar vardır.Ama nerede öldüğü ve gömüldüğü belli değildir.Tasavvuf yorumunu benimseyen Yunus’un keskin bir gözlem gücü, derin bir hoşgörü anlayışı vardır.Şiirlerini hece ölçüsü ile yazdı, ama aruz denemelerine de yer verdi.Dili arı bir Türkçe değil,yer yer Arapça ve Farsça tamlamalar kullandı.Sağlığında düzenlediği divanı bulunamadı,günümüzdeki divanları derlemedir. Eserleri:Divan,Risalet-ün Nushiyye.
AH NİDEYİM ÖMRÜM SENİ
Yok yere geçirdim günü
Ah nideyim ömrüm seni
Seninle olmadım gani
Ah nideyim ömrüm seni
Geldim ve geçtimbilmedim
Ağlayıp güssa yemedim
Senden ayrılam demedim
Ah nideyim ömrüm seni
Hayrım şerim yazılacak
Ömrüm ipi üzülecek
Suret benden bozulacak
Ah nideyim ömrüm seni
Gidip geri gelmeyesin
Gelip beni bulmayasın
Bu benliğe sermayesin
Ah nideyim ömrüm seni
Hani sana güvendiğim
Guveniben yuvandığım
Kaldı külli kazandığım
Ah nideyim ömrüm seni
Miskin Yunus gideceksin
Acep sefer edeceksin
Hasret ile kalacaksın
Ah nideyim ömrüm seni
HACI BEKTAŞİ VELİ(1209-1270)
Hayatı hakkında çok sağlıklı bilgiler bulunmamaktadır.Yaşadığı yılların en ünlü din bilginlerinden Ahmed Yesevi’nin bir öğrencisinden din eğitimi alan Hacı Bektaşi Veli,hacca giderek din eğitimini tamamladı.1239-1240 yılları arasında Anadolu Selçuklu İmparatorluğu’ nu sarsan sosyal ve dini ayaklanmanın önderlerinden Baba İshak’ın müritlerinden olduğu da söylenir.Önderlik yeteneklerinden dolayı kısa bir sürede Kalenderi, Haydari,Edhemi,Semşis dervişlerini de kendisine bağlayarak Anadolu’da yeni bir dinsel örgütlenmenin temellerini attı.Aşağıdaki şiir Bektaşilerin temel düşüncelerini yansıtmaktadır:
Camiler gitme puthaneye git
Allaha vasıl Allahla kalk yat
Mermerin üstüne ne eksen bitmez
Zühtü riya ile yol Hakka gitmez
Bizim indimizde beş para etmez
Metai vâzını başkasına sat
KAYGUSUZ ABDAL
Asıl adı Gaybi’dir.Kaygusuz Abdal’ın hayatı hakkındaki bilgilerin çoğu Bektaşi menkıbelerine dayanır.Bu menkıbelerin en tanınmışı onun Abdal Musa’ya bağlanışını anlatan hikayedir.Kırk yıl tekkede Abdal Musa’ya hizmet ettikten sonra şeyhi tarafından Mısır’a gönderilen Kaygusuz,orada bir tekke kurar.Bu tekke,İslam dünyasında büyük bir ün kazanır ve hastalarla,başı dara düşenlerin sığınağı olur.Kaygusuz Mısır’da ölür.Türbesi,Kahire yakınlarında bulunan bir mağaradadır.Hece ve aruzla şiirler söyleyen Kaygusuz’un nesirle yazılmış eserleri de vardır.Aruzla yazılmış şiirleri divanında toplanmıştır.Hece ile yazdıklarına ise cönklerde ve şiir mecmualarında rastlanıyor.Nesir eserleri: Budalaname, Mağlatname,Cefriyye-i Kaygusuz ve Esrar-ı Huruf adlarını taşıyan kitapçıklardır. Cefriyye gelecekte olup bitecek olayları anlatan bir fal kitabıdır.Diğerleri tasavvufla ilgili konuları işler.
NEFES
Beylerimiz elvan gülün üstüne
Ağlar gelir şahım Abdal Musa’ya
Urm abdalları postun eğnine
Bağlar gelir şahım Abdal Musa’ya
Urum abdalları gelir dost deyü
Hırka giyer aba deyü post deyü
Hastaları gelir derman isteyü
Sağlar gelir bizim Abdal Musa’ya
Hind’den bezirganlar gelir yayınur
Aşık olan bu meydanda soyunur
Pişer lokmaları açlar doyunur
Toklar gelür pirim Abdal Musa’ya
İkrarıdır koç yiğidin yuları
Fakirleri eksem gelmez
İleri Akpınar’ın yeşil güllü suları
Çağlar gelir pirim Abdal Musa’ya
Meydanında dare durmuş köçekler
Çalınır koç kurbanlara bıçaklar
Döğülür kudüm açılır sancaklar
Erler gelir pirim Abdal Musa’ya
Kılıç sallar Yezidlerin kasdına
Ali Zülfikar’ın almış destine
Tümen tümen genç Ali’nin üstüne
Erler gelir şahım Abdal Musa’ya
Her matem ayında kanlar dökülür
Demine Hü deyü gülbank çekilir
Uyandırıp Hak çırağı yakılır
Erler gelir şahım Abdal Musa’ya
EŞREFOĞLU RUMİ
Asıl adı Abdullah olan Eşrefoğlu Rumi’nin doğum yılı bilinmiyor.Babası Ahmet Eşref’in Mısır’dan geldiği ve Mısır’da kalan bir Türk ailesinin çocuğu olduğu sanılıyor.Eşrefoğlu Rumi,İznik medreselerinde öğrenim gömüş,öğrenimini bitirdikten sonra da yine İznik’te Çelebi Mehmet medresesinde müderris adayı olmuştur.Daha sonra Ankara’ya giderek Hacı Bayram-ı Veli’nin tekkesine girip kendini tasavvufa verdi.Hacı Bayram’ın kızı ile evlendi.Bir süre sonra Hacı Bayram tarafından Hama’ya gönderildi.Orada da tasavvufla uğraştı. Yetiştikten sonra Bursa’ya gelerek bir tekke kurdu ve Eşrefiyye tarikatını yaymaya başladı. 1470’te İznik’te öldü.Yunus Emre’nin yolunda yürüyen Eşrefoğlu şiirlerinde temiz bir Türkçe kullanır.
Aşıklar iki cihanda
Nefs muradın almayalar
Ağlayalar dün ü günü
Şad oluban gülmeyeler
İlm ü kemal terk edeler
Dostla ahdi berk edeler
Yüz tutup dosta gideler
Aldanuban kalmayalar
Sekiz uçmak bezeklerin
Hur u kusur u köşklerin
Arzedler aşıklara
Her giz nazar kılmayalar
Aşıkların maşuk ile
Candan öte esrarını
Şol sır içinde sırrını
Feriştehler bilmeyeler
Aşıklar dost didarını
Kanda baksalar göreler
Musi-leyin münacata
Tur’u tayin etmeyeler
Tur ne hacet aşıklara
Çün her yerde maşuk bile
Daim münacat ideler
Bir dem ayru olmayalar
Vahdet-i sırfa erenler
Ol dost ile dost olanlar
Ol denizde gark olanlar
Ad u sana gelmeyeler
Eşrefoğlu Rumi’sin der
Aşk içinde mahvolagör
Ta ki sen de senlüğünden
Zerre ayar bulmayalar
PİR SULTAN ABDAL(?-1560)
16,yy de yaşadı.Hakkında fazla bilgi yok.Asıl adı Haydar.Yaşamının büyük bir bölümü Banaz köyünde geçti.16 yy nin ikinci yarısında Sivas çevresinde boy gösteren Alevi-Bektaşi kökenli ve İran yanlısı mezhep olaylarına karıştı.Sivas Beylerbeyi Deli Hızır paşa,Pir Sultan’ı astırdı.Pir Sultan Abdal alevi gelenekleri ve tarikat içinde yetişti.Hayati,Kul Hüseyin,Kul Himmet’ten etkilendi.Şiirlerinde duru ve yalın bir dil kullandı.Ana konuları aşk,tasavvuf ve kavgadır.Tekke ve tasavvufun kalıplarını aşıp geniş bir halk kesimine seslenebildi.Medrese öğrenimi görmediği için diğer halk şairlerinin tersine,Divan Edebiyatı’ndan hiç etkilenmedi.
NEFES
Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi
Pir Sultan Ali şahımız
Hakka ulaşır ahımız
Oniki imam katarımız
Duyamazsın demedim mi
AŞIK PAŞA
14.yy nin en ünlü ikinci tasavvuf şairidir.Asıl adı Ali’dir.1272 de doğan Aşık Paşa iyi bir tahsil görmüş,devrinin ilimlerini öğrenmiş Kırşehir’de yerleşmiş tekke kurmuş ve etrafında büyük kalabalık toplayarak devrinin tesirli ve meşhur şeyhi olmuştur.Türkçe’ye gönülden bağlı olan Aşık Paşa eserlerini sade bir dille yazmış ve Türkçe’nin Anadolu’da bir edebiyat dili olarak yerleşmesinde büyük hizmet görmüştür.Aşık Paşa’nın en değerli eseri “Garipnamedir”.Garipname tasavvufi,dini ve ahlaki bir eserdir.Diğer eserleri Fakrname,Vasf-ı Hikaye ve Kimya Risalesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder